Zihninizi Sarsabilecek 35 Film Önerisi ve 60 Soru

İzlediğinizde zihninizi sarsacak iyi ki izlemişim diyeceğiniz filmleri sizler için derledim. Ve bu filmlere uygun soruları sizler için hazırladım. Yeni sorular oluşturmak ve var olanları yanıtlayıp yanıtlamamak size kalmış...

Hayata bir de buradan bakın...


1-THE PLATFORM

Bir hapishane düşünün, odaların tam ortasından geçen, üzeri tüm kattakilere yetecek kadar yemekle kaplı bir platform her gün yukarıdan başlayıp onlarca kat aşağı iniyor. Üst kattakiler tıka basa doyuyor ve altlara indikçe yemek tükeniyor... Ve belli periyotlarla sabah uyandığınızda farklı bir katta ve bazen farklı kişilerle oluyorsunuz. Her gün tüyler ürpertici sahnelere mağruz kalıyorsunuz ve elinizden bir şey gelmiyor.

İsyanı, adaletsizliği, sınıf farkını, bencilliği, aç gözlülüğü, yaşam savaşını, empatiyi, masumiyetin yitirilişini gözler önüne seren alt mesajlarla dolu izlenmesi gereken çok iyi bir yapım. 

Siz böyle bir hapishanede olsaydınız adaleti sağlayabilir miydiniz, yoksa insanlığınızdan çıkıp egolarınızın esiri mi olurdunuz?

Peki böyle bir hapishaneye giderken yanınızda tek bir şey götürebilseydiniz ne götürürdünüz?


2- MOTHER!


Sıradan bir çiftin hayatı, evlerine gelen istenmeyen misafirden sonra altüst olur. Çiftin ilişkisini sınayacak olan bu misafir evin tüm huzurunu bozacaktır... Misafirin eşinin de aralarına katılmasıyla birlikte işler beklenmeyen bir yön alacak ve gizlenen amaçların ne olduğu sorgulanmaya başlanacaktır...

Film tanıtımı basit gibi görünse de aslında karşımızda psikolojik gerilimin ön planda olduğu, felsefi ve teolojik sorgulamalara zemin hazırlayan bir film var. Filmi dümdüz izlemek yerine hayatın başlangıcını göz önüne alıp izlediğimizde bambaşka bir boyuta bürünüyor ve birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor. İpuçlarından birisi; evi sil baştan yapan hamile kadın doğa ananın ta kendisi neden olmasın! Ya kocası, sadece ünlü olmak isteyen sıradan bir yazar mı? Fazla spoi vermek istemiyorum yorumu izleyiciye bırakıyorum.

Peki siz doğanın anası, onu sil baştan oluşturan birisi olsaydınız onu (sizi) yok etmelerine karşı koyabilir miydiniz?


3- SOURCE CODE "YAŞAM ŞİFRESİ"


Hızlı trende uyanan ve burada nasıl bulunduğuna dair hiçbir fikri olmayan Yüzbaşı, karşısında kendisinin tanımadığı birini bulur. Kadının hareketlerinden onu tanıdığı anlaşılır. Ne olup bittiğini anlamaya çalışan Colter, tuvalette kendine sığınacak yer ararken aynada kendi yerine başkasının yüzünü görmesiyle şok olur. Cüzdanında da bir sınıf öğretmeni olan Sean Fentress'ın kimliği bulunuyordur.

Bu sırada aniden trende büyük bir patlama yaşanır. Hemen ardından Colter kendini yüksek teknolojili bir yerde bulur ve üniformalılardan biri ona bilmesi gereken her şeyi anlatır. Colter Chicago'da bir treni bombayla havaya uçuran ve daha onlarcasını da öldürmeyi planlayan bombacının kimliğini tarif edebilmek için çok gizli bir göreve atanmıştır. 'Yaşam şifresi' adı verilen bu görev sayesinde Colter paralel bir evrende yolcu Sean'ın yerine geçebilmektedir. Trene her dönüşünde Colter'ın bombacının kimliğini üslerine bildirmesi için sadece sekiz dakikası vardır. Her seferinde yeni bilgiler edinse de avı onu atlatmayı başarır. Daha fazla delil buldukça, bu ölümcül faciayı önleyebileceğine daha çok inanır, elbette zaman onun önüne geçmezse.
Sürükleyici ve düşündüren bir bilim kurgu filmi olan Yaşam Şifresi'nin sonunda acı gerçekle karşılaşıyorsunuz. Kendisi dışında bu görevi yapabilecek birisinin olmaması karşısında başka seçeneği yoktur, görevini tamamladığında ise kendisini kullananlara karşı özgür iradesinin sesini dinleyecek midir bilemiyorum.
Siz olsaydınız, sizi kullandıklarını bildiğiniz halde insanlığa faydalı olacağınız görev bilinciniz mi ağır basardı yoksa özgür iradenizin sesini dinleyip bulunduğunuz acınası halinizden kurtulmayı mı tercih ederdiniz? Filmi izlemeden bu soruya yanıt vermeniz zor olacak benden söylemesi.


4-THE PRESTIGE


Prestij, birbirini alt etmeye çalışan iki sihirbazın hikayesini anlatıyor. 19.yy sonlarında Londra’da Robert Angier, sevgili eşi Julia McCullough ve Alfred Borden hem arkadaştırlar hem de bir sihirbazın asistanlarıdırlar. Bir gösteri esnasında Julia ölünce Robert, onun ölümünden Alfred’i suçlar ve birbirlerine düşman olurlar. Zaman içinde ikisi de hem ünlü olurlar hem de rakip sihirbazlara dönüşerek birbirlerinin sahne üstünde performansını sabote etmeye kalkışırlar. Alfred başarılı bir hile yapınca Robert, rakibinin sırrını çözmek konusunu takıntı halinde getirir ve trajik olaylar birbirini kovalar.

Yıllar önce izlediğim ve etkilendiğim bu filmi tanıtmadan edemedim. Prestijli olmak isteyen bir sihirbaz ile bu konuda onu alt etmeye çalışan oldukça zeki başka bir sihirbaz var karşımızda. Hırsına yenik düşerek prestij sahibi olmak için sırrını ifşa etmek isteyen sihirbaz, kendi kuyruğunu yiyen bir yılana dönüşecek belki de. Böyle bir durumda ruhumuz içten içe çürür mü ardak misali?

Siz olsaydınız prestij sahibi olmak uğruna başkalarını prestijsiz bir duruma sokmak ister miydiniz yoksa prestijsiz ama erdemli olma yolunu mu tercih ederdiniz?


5-PK


Başka bir gezegenden gelen bir yabancının tanrıyı bulma çabasını konu edinen bir filmle başbaşayız. Şehirde gezinen bir yabancı olan P.K daha önce kimsenin sormadığı basit sorular sorarak onlara cevaplar arar... Başka bir galaksiden gelen Peekay'ın; gerçek tanrıyı aramasını konu edinen film izleyenini karakterinin bu arayışı üzerinden felsefik yolculuklara çıkarırken, aşk ve hayat dolu sıcacık bir hikayeye odaklanır.

Bir kez değil birçok kez izlenmesi gereken trajikomik ancak felsefi ve teolojik derinliği olan bir film var karşımızda. Özgünlüğü ve yaratıcı konusu ile mutlaka izlenmesi gereken bir film. Birçoğumuzun sormadığı sorular karşısında deli damgası yiyen karakter, çeşitli inanç ve kültürel sistemin karmaşası içinde kalır ve uyumsuz bir dünyada uyumu yakalamaya çalışmanın sancısını çeker. "İki tanrı vardır; biri bizleri yaratandır, diğerini ise sizler yarattınız" repliği filmin özeti niteliğinde. Kapitalist sistemin dini duyguları sömürdüğünü, sorgulamadan körü körüne birçok şeye inandığımızı net bir şekilde ortaya koymaya çalışıyor senaryo. Burada sorulması gereken soru çok fazla.

Sürü psikolojiyle, sorgulamadan, araştırmadan mı din sistemine dahil oluyoruz?                                         

Peki sizce din olgusu evrensel midir şahsi mi?

İnsanları inançlarına göre kategorize etmek doğru mudur? 

Kapitalizmin dini duyguları sömürdüğünü düşünüyor musunuz?



6-SİL BAŞTAN



Sil Baştan, ayrıldığı sevgilisinden kalan hatırlarını sildiren bir adamın hikayesini anlatıyor. İki yıl boyunca beraber olduğu sevgilisinden oldukça şaşırtıcı bir haber alan Joel Barish, bir teknolojik deneye katılan sevgilisine ilişkilerini tamamen hafızasından silinmeden hatırlatmaya çalışmaktadır. Yani Barish’in kim olduğunu bile hatırlamamaktadır. Bu gelişme üzerine küplere binen adam, aynı prosedürü kendi üzerinde de gerçekleştirmek ister.
Film, adamın hafızaları silinirken, yaşanılan ilişkiyi gözler önüne serer. Adam da bir kez daha oldukça iyi başlayan ve sonradan tadı kaçan ilişkiyi izler. Fakat zaman geçtikçe ve sıra yaşanılan güzel şeylere gelince, üzerindeki müdaheleyi durdurmak ister. Pişman olmuştur!

İlişkilerde aranılan kişi bulduğunda tüm zıtlıklarınıza rağmen ilişkiye ve anılarınıza sahip çıkıp, hayatın güzel anları yanında hatalarımızla, kavgalarımızla anlam bulduğunu hatırlatan güzel bir film.

Siz olsaydınız yaşadığınız aşk acısına dair tüm anılarınızı sildirmek ister miydiniz yoksa onlara sahip mi çıkardınız?



7-MELANKOLİA 


Birbirine zıt iki kız kardeş... Justine'nin düğün gününde ise ailede herkesin kendine has arızları bir bir ortaya çıkmaya başlar.
Tam da bu kutlama esnasında Melankolia adlı bir gezegen, şimdiye kadar güneşin arkasında saklı kaldığı yörüngeden çıkarak dünyaya doğru gelmektedir. Şimdi herkesin kıyameti kendisine göredir...

Varoluşu, ve sıradan günlük yaşantımızı sorgulayan, olaylara bakış açımızı ve kişiliklerimizi sergileyen, dünyanın anlamsızlığını vurgulayan, sahneleriyle birçok esere atıfta bulunan alt mesajlarla dolu sanatsal bir film. Sanatsal filimlere vurulan etiketlerin kaderi bu filmde de var. Sonuna kadar sabredin ve hayatınızı sorgulayın derim.

Sizce hayatın anlamı nedir?

Peki bir gezegen dünyamıza çarpmadan önce yapmak istediğiniz son şey ne olurdu?



8-ZİNDAN ADASI


İki polis memurunun, Rachel Solando adlı bir akıl hastasının ortadan kaybolması üzerine tehlikeli akıl hastalarının tedavi gördüğü Shutter Adası isimli bölgedeki Ashecliffe Hastanesi'ne soruşturma yapmak için gitmesi ve sonradan gelişen esrarengiz olaylar aktarılıyor. Burada karşılaştıkları isyan tablosu ve çığrından çıkan işler bu davayı gittikçe zora sokacak, zamanla rüya ve gerçek arasındaki sınırlar zorlanacaktır. 

Gizemli, anagramlarla bezeli, felsefi içerikli alt mesajlarla dolu beyin yakan üst düzey bir film var karşımızda. Puzzle parçalarını birleştirdiğinizde ve son repliği duyduğunuzda kendinizi sorguluyorsunuz ve işte izlenmesi gereken filmler arasında diyorsunuz.

Peki siz olsaydınız lobotomi olup tüm anılarınızı unutup yeni bir hayata mı başlamak isterdiniz yoksa geçmişinizi bilerek yaşamınızı sürdürmeyi mi ya da ölümü tercih etmeyi mi?



9-THE LOBSTER "ISTAKOZ"


İlişkisi olmayan insanların tutuklandığı bir otel düşünün. Bekar insanlar bu korkunç otele yerleştirildikten 45 gün sonra, kendileriyle eşleşen kişiyle ilişkiye başlamak zorunda kalıyorlar. Eğer ki ilişkilerinde başarıyı yakalayamazlarsa, kendilerinin seçtikleri bir hayvana dönüştürülüyorlar! 

Distobik, kara mizah içerikli filmde toplumun evlilik konusundaki baskısını,  evliliğe hazırlama seansları ve terapilerini, bekarların ise toplum tarafından dışlanarak hayvan sınıfına dahil edildiklerini görüyoruz.

Peki siz bu otelde 45 günün sonunda evlenemeseydiniz hangi hayvan olmayı tercih ederdiniz?

Ya da böyle bir otelde yaşamaktansa özgürlüğü tercih edip sürgün hayatı yaşamayı mı tercih ederdiniz?



10-TRUMAN SHOW


Dünyanın en güzel adalarından birinde yaşayan halk imrenilecek derecede ütopik bir hayat sürmektedir. Bu adada yaşayan insanlar her güne mutlu uyanıp herhangi bir sorunla karşılaşmadan günü sonlandırıyorlardır. Başkarakterimiz Truman da bu şanslı insanlardan biridir. Güzel bir eşe ve mutlu bir hayata sahip olan Truman, bir gün öldüğünü zannettiği babasını bir gün caddede gördüğü ana kadar hayatı olduğu gibi yaşar. Babasını gördüğüne emindir ancak adam bir anda ortalıktan kaybolmuştur. İlerleyen günlerde çeşitli gizemli anlar yaşayan Truman bir şeylerin yolunda gitmediğini fark edecek, sahip olduğu hayatın gerçek olup olmadığını anlamaya çalışacaktır.

Platon'un mağara alegorisinden esinlenerek ortaya konmuş hayatımızı sorgulamamızı sağlayacak varlık felsefesini içine alan çok iyi bir film. Kim bilir belki de bizler de gerçek sandığımız bir rüya içindeyiz ya da oluşturulan yapay bir ortamda hayatımızı sürdürüyoruz.

Peki siz rahat ve mutlu bir hayat içinde yaşarken hakikatleri öğrenmek adına yapay koşullarınızın dışına çıkmak ister miydiniz?




11-VIVARIUM


Yeni bir eve taşınmak için gizemli bir emlakçıyı takip eden çift kendilerini korkutucu bir labirentte bulur. Birbirinden farkı olmayan evlerin bulunduğu labirentte 9 numaralı evde mahsur kalan çift, bu dünyadan olmayan bir çocuğu büyütmek zorunda kalacaklardır.

Filmin ismi ve 9 rakamı aslında filmin özeti diyebiliriz. Bilimsel amaçla hayvanların oluşturulan laboratuvarda incelenmesi gibi bir çiftte oluşturan evlilik laboratuvarında inceleniyor. Evlilik, eş ilişkileri, çocuk kavramı ve birçok unsuru metoforlarla ele alan filmde ilk sahnedeki kuşların örneğiyle güçlülerin bu hayatta kalabileceğininde ip ucunu veriyor bizlere.

Peki siz büyülü kısır bir döngüde hapsolduğunuz labirentte güçlü kalabilir miydiniz?

Ya evlilik kurumu toplumun baskısı altında var olabilir mi?




12- ANNIHILATION "YOK OLUŞ"



Eşinden bir süredir haber alamayan bir biyolog ve bir psikolog, antropolog ile birlikte, tüm teknolojik nimetlerden uzaktaki X-Bölgesi'ne doğru yola çıkar. Ancak umduklarından çok farklı şeyler bulacaklardır.

Başarılı bir bilim kurgu filmi olması yanında zihninizi sarsan psikolojik bir film var karşımızda. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceği gizemli ve ölümcül bir bölgeye bu kişilerin gitmesi tesadüf mü yoksa içsel muhasebelerinin sesine yenilip vicdan rahatlama arzularından dolayı mı gittiklerini izledikçe göreceğiz.

Peki siz bilinçaltına atmak istediklerinizden kurtulabilmek için geçmişi silen bir yer bulsaydınız yep yeni bir insan olarak çıkmayı tercih eder miydiniz?





13-BİRD BOX


Her şey tam beş yıl öncesinde başlar. Başlangıçtan bu zamana kadar hayatta kalmayı başaran Malorie ve iki çocuğu için hayat bu süreçte hiç de kolay olmaz. Nehir kenarında terk edilmiş bir evde kalan aile, bugünlere her adımlarını planlayarak gelir. Ailesini güvende olabilecekleri bir yere götürmenin hayalini kuran Malorie ve çocukları için artık gitme vaktidir. Ancak bu yolculuk oldukça tehlikelidir. Tek bir hataları ölümlerine sebep olacaktır. Her şeyden önemlisi de yolculuk sırasında ne olursa olsun gözlerinin bağlı olması gerekir. Zekalarına ve geliştirdikleri duyma yetilerine güvenerek çıktıkları bu yolculukta Malorie ve çocukları yalnız değildir. Peki onların peşinde olan insan mı, hayvan mı, yoksa bir canavar mıdır? 

Gördükleri şey karşısında ölen, intihar eden gizem ve gerilim ile bezenmiş filmde umudu ve hayatta kalma mücadelesini görüyoruz. Peki ne görüyor olabilirler? Belki de hayatta en korktukları şey ile karşılaşıyorlardır kim bilir. Filmin sonunda ise güzel bir mesaj karşımızda duruyor.

Siz olsaydınız etrafınızda gezinen tanıdık seslere güvenip gözlerinizi açar mıydınız? 

Peki hayatta en son karşılaşmak istediğiniz şey ne olurdu?





14-MIRAGE "FIRTINA ANI"


9 Kasım 1989 yılında çıkan şiddetli bir fırtınayı evin camından izleyen 12 yaşındaki bir çocuk olan Nico, komşusunun evinde bir tuhaflıklar olduğunu fark eder. Evden vahşi sesler duymasının üzerine yardım etmek için eve giden Nico, komşusu Prieto’nun karısının ölü olduğunu görür. Kendisini gören Prieto’dan kaçıp eve geri dönmeye çalışan küçük çocuk bu sırada trafik kazası geçirerek hayatını kaybeder. Aradan geçen 25 yılın ardından Vera, eşi David ve kızları ile birlikte, Nico’nun yaşadığı eve taşınır. Genç kadın eve yerleşmeye çalışırken Nico’nun gitar çalerken çektiği kasetleri bulur. Bir süre sonra Vera, bir televizyon ve kamera aracılığıyla Nico ile iletişime geçer ve bu sayede küçük çocuğun hayatını kurtarır. Ancak Vera'nın geçmişe yaptığı bu müdahele, onun ve ailesinin hayatının değişmesine neden olur.

Kafamızdaki deli sorulardan biri geçmişe gidebilseydik ne olurdu sorusudur. Filmde güzel bir kurguyla tam da bunu işlemiş. Ancak kafa karıştırıcı ve beyin yakan bir tarzda... Biraz kafa yorunca paralel evrenlerdeki farklı hayatlarımızı görebiliriz bu filmde. Geçmişe müdehale etmek hiç ummadığımız kadar hayatımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. 

Determinist bir yapıya sahip olan hayatımızda olumlu ve olumsuz risklerine rağmen geçmişe gidip istemediğiniz olayları değiştirir miydiniz?




15-THE PIANIST


Piyanist, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir dramı konu alır. Polonya’lı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan sinemaya uyarlanan film, Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamanın imkansızlaştırıldığı bir dönemde, bir şekilde esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanistin Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesine odaklanır. Varoşlarda tam anlamıyla sefil bir hayat süren müzisyen, diğer halkla birlikte, kıtlığa ve aşağılanmalara maruz kalsa da kahramanca mücadele edecektir. Günü gelip oradan kaçma şansı bulduğundaysa başkentin harabelerine sığınacak, beklemediği bir anda gelen bir yardımla umudunu yeniden kazanacaktır.

Nazi Almanya'sını konu alan kült bir yapıt olan Piyanist'i izlemediyseniz kesinlikle izleyin derim. Zulümden kaçmayı başaran ve ne pahasına olursa olsun yaşama tutunan ve ondan vazgeçmeyen güçlü bir sanatçı kişiliği ve de tarihe kara bir leke olarak kalacak olayları göreceksiniz.

Savaş olgusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Savaşın iki kuvvet arasında olması sivil halka karşı yapılandan daha mı adildir?

Her ne olursa olsun insanların yaşam haklarını ellerinden almak etik midir?

Peki siz tek taraflı savaşa kendinizi teslim edip ölmeyi mi yoksa her ne olursa olsun tüm zorluklarına rağmen hayata tutunmayı mı isterdiniz?




16- PREDESTINATION "ZAMANIN ÖTESİNDE"


Predestination, zamanda seyahat edip olmuş ya da olası olayların önüne geçmeye veya suçluları yakalamaya çalışan bir zamansal ajanın hikayesini konu eder. Gizli bir serivise bağlı çalışan ajanın son görevi ise; 1975 yılında New York'ta yaptığı bir patlamada 11.000 insanın ölümünden sorumlu olan Fiyasko Bombacısı adlı kişiyi bulup bu patlamanın hiç yaşanmamış olmasını sağlamaktır... Görevi için 1970 yılına New York'ta bir barda, barmen olarak çalışmaya başlayan ajan orada “Evlenmemiş Anne” rumuzlu John isimli bir köşe yazarıyla tanışır. Küçük bir bar sohbetiyle başlayan ikilinin sohbeti, gecenin ilerleyen saatlerinde daha da derinleşir...

Film tanıtımı ilgi çekici olmasa da izlediğinizde vay be diyeceğiniz üst düzey bir bilim kurgu filmi. Zamanı ve fizik kurallarını yıkan, diğer ismi "Kader" olan ve hayatımızda gerçekleşen birçok olayın sorumlusu olarak kendimizi sorgulamamızı sağlayabilecek ilgi çekici bir film. Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkmıştır sorusunun daha da çetrefilli halini bulacağınız paradoksal beyin yakan bu filmi kesinlikle izlemelisiniz.

Peki sizce hayatımızdaki olayların baş sorumlusu kader mi yoksa bizler miyiz?




17- V FOR VENDETTA


Ülke, son derece baskıcı bir toplum düzenini yaşamaktadır. Türlü yasaklar ve engellerle idare edilen halk, şiddet yanlısı bir konuma gelmiştir. Bu kargaşanın orta yerinde görünen gizemli V, belaya bulaşmış masum bir kadın olan Evey’i kurtarır. Ancak bu kurtarış, tam da ulusun kurtuluşunu temsil eder çünkü onun davranışı aslında toplumun uyanışını tetikleyen ve başkaldırıyı başlatan unsurdur. Tam da bu sebeple artık insanlık adına bir ayaklanma zamanıdır.

Totaliter rejimi eleştiren, felsefi alt yapısı ve derinliği olan bu filmde küllerinden yeniden doğan ve ne pahasına olursa olsun haksızlığın karşısında duran güçlü ve zeki bir karakteri görüyoruz. Bir nevi acılarımız bizi güçlü kılan en büyük unsur diyor film.

Siz olsaydınız acılarınıza yenik düşüp kaderinize razı mı olurdunuz yoksa acılarınızdan güç alıp küllerinizden yeniden doğarak haksızlığa meydan mı okurdunuz?



18-MEMENTO "AKIL DEFTERİ"


Akıl Defteri, kısa süreli hafıza kaybı olan bir adamın karısını öldürenleri bulma çabasını konu ediyor. Leonard Shelby, ucuz otel odalarında konaklayan ve sadece nakit para kullanan biridir. Şık giysiler giyip, Jaguar marka araba kullanan Leonard, dışarıdan işadamı gibi görünmektedir. Fakat aslında hayatını karısına tecavüz edip öldüren kişiyi bulmak için adayan biridir.
Ne yazık ki Leonard’ın bu yolda ciddi bir engeli vardır, yaşadığı, çok ender rastlanan ve tedavi edilemeyen bir tür hafıza kaybı. Her ne kadar hayatının 'kaza'’dan önceki dönemlerini hatırlayabiliyorsa da, bazen 15 dakika öncesinde nereye gittiğini ve nerede olduğunu bile unutabilmektedir.

Başka bir versiyonunu "Aamir Khan'ın Gahajini" izlediğim bu film ilginç bir konu ve hastalığı ele almış. Zihnimizin ne kadar değerli olduğunu, sevdiklerimize yapılanları ise her ne olursa unutmayacağımızı hatırlatan bazen ise hayatı anlamdırma çabasında kaybolmamak için yeni anlamlar ardığımızı hatırlatan bir film.

Siz böyle bir hastalığa sahip olsaydınız hayata tutunabilir miydiniz ve unutamayacağınız en büyük olay ne olurdu?




19-21 GRAM


Film, adına “rastlantı” diyerek, büyüsü karşısındaki yetersizliğimizi kolladığımız evrensel bir güç aracılığı ile üç kişinin, yollarını kesiştiren bir trafik kazasını konu alıyor. Paul Rivers, eşini seven ve hayatta kalmak için kalp nakline bel bağlamış, ağır hasta bir matematik profesörüdür. Christina Peck, bir zamanlar uyuşturucuyu da çare arayışlarına dâhil ettiği mutsuzluğunu ardında bırakmış, iki kız çocuk annesi bir ev kadınıdır. Jack Jordan ise türlü kirli işlere bulaşmış, sonrasında eşi ve çocuklarına sahip çıkarak, mutluluğu dini inanışta bulmuş, eski bir sabıkalıdır. 21 Gram filmi, kahramanlarını, ardı arkasına eklenen rastlantılarla, sevgi, sadakat, cesaret, tutku ve suçluluk gibi duygularla yüzleştirirken, “şans” denen şeyin hayatları, telafisi mümkün olmayan biçimde nasıl değiştirebildiğini gözler önüne sermektedir.

Hayatımızda olasılığı düşük olaylar ve insanların bir araya gelmesi bazen bizi şaşırtıyor. Buna her birimiz farklı bir isim veriyoruz. Kimisi buna şans, kimisi kader kimisi ise enerji diyor. Adına ne denilirse denilsin bu filmde de aklımızın sınırlarının yetmediği olasılıklar bir araya geliyor. İnsan kaç hayat yaşar ve kaç kez ölür? Sorusu filmin odak noktası.

Size göre hayatımız kaderin ellerinde mi şekilleniyor yoksa, şansın ya da enerjinin etkisi altında mıyız?




20-DÜNYALI


John Oldman, bir üniversitede yaptığı tarih profesörlüğü görevinden ayrılıp başka bir yere taşınma kararı alır. Veda etmek için evine gelen profesör arkadaşları John’un taşınmasının altındaki nedeni merak eder.

Arkadaşlarının meraklı soruları üzerine gizemini korumaktan vazgeçen John, neden taşındığını açıklar: yaklaşık 14.000 yıldan beri yaşayan ve hiç yaşlanmayan bir ölümsüzdür. Ortaya attığı bu iddia arkadaşları tarafından sorgulanacak ve hepsi John’un delirmiş ya da kendilerini sınıyor ya da en kötüsü doğruyu söylüyor olma ihtimalleri arasında gidip geleceklerdir.

Düşük bütçeli ve tek bir mekanda çekilmiş olan Dünyalı, seyircisini de tüm film boyunca düşünmeye ve sorgulamaya iten, herhangi bir özel efekte ihtiyaç duymamış farklı bir bilim-kurgu.

Tanıtım her ne kadar bilim kurgu dese de aslında diyologlardan oluşan felsefi bir film var önümüzde. Bu filmi anlamak için felsefe, antropoloji, biyoloji, psikoloji ve mitoloji alanlarında alt yapınızın olması ve birçok eser okumanız gerekebilir, bilimsel ve felsefi diyologları dümdüz izlerseniz bir anlam ifade etmez ancak önyargısız bir şekilde dinlerseniz film sizi saracaktır.

Peki siz 14.000 yıldır yaşadığını iddia eden birisine neyi sormak isterdiniz?

Size göre zaman kavramı neyi ifade ediyor?

Peki ölümsüz olmak ister miydiniz?

Çok uzun yaşasak bile her şeyi öğrenip bilebilir miydik?




21-SCHINDLERS LIST


Schindler’in Listesi, Oskar Schindler adlı bir Alman işadamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, kült bir film ve kesinlikle izlenmesi gerekiyor. Nazi Almanyas'nı, Yahudilere yapılanları tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Her şeye rağmen bu dünyada iyilerinde olduğunu gösteren anlamlı bir yapım.

Irk, din, dil, renk vb etiketler ile insanları kategorize etmek doğru mudur?

Siz olsaydınız tüm mal varlığınızı mağdur insanları kurtarmak uğruna harcar mıydınız?




22-KAR VE KAPLAN


Kar ve Kaplan, yer yer sürrealizme varacak raddede saçma sulara yelken açan, ancak yine de kendini izlettiren bir film... Başarılı bir edebiyatçı olan Attilio'nun hazin ama aynı zamanda komik aşk hayatını irdeliyor. Roma'daki Yabancılar Üniversitesi'nde dersler veren bu yazar, kafasını bir karşı cinse feci takmıştır. Hayranı olduğu şair ve yazarların hayali sesleriyle yaşayan, aşık olduğu kadın rüyalarından asla çıkamayan bu delişmen yazarın son kitabı Kar ve Kaplan yeni yayınlanmıştır. Bunun da heyecanı ile hayatının aşkı Vittoria'ya bir kez daha evlenme teklif etse de sonuç değişmez. Kendisi gibi bir edebiyatçı olan Vittoria, Attilio ile evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmemektedir. Güzel kadının tek amacı, Amerikalılar işgal etmeden önce vatanına dönmek isteyen Iraklı şairin biyografisini tamamlamaktır. Günün birinde Attilio'nun telefonu çalar... Vittoria biyografiyi tamamlamak üzere şairle beraber Bağdat'a gitmiş ve ilk Amerikan saldırısında başından ağır yaralanmıştır. Ancak inatçı Attilio'nun sözlüğünde umutsuzluk kavramına yer yoktur.

Yıllar önce izlediğim beni etkileyen bu filmi izlemenizi ve aralara serpiştirilmiş replikleri dikkat etmenizi tavsiye ederim. Her ne kadar sürrealist gelse de izlenmeye değer bir film.

Aşk imkansızı zorlamak mıdır?

Size göre umut yaşamı anlamlı kılmaya yeter mi?

Peki aşk, karşılığını alamasak bile her şeyi göze almaya değer mi?




23-SEÇİLMİŞ 


Dünyanın düzeni yaşanan bir koas sonrası tamamen değişmiştir. Uygarlık tarihi ile tamamen bağları kopartılmış yeni nesiller yetiştirmek için, "Yaşlılar" adı verilen bir grup yeryüzündeki renk, din, düşünce gibi farklılığı tanımlayacak tüm sıfatları ortadan kaldırırlar. Artık dünya sadece siyah ve beyazdır; dümdüz, denizler, dağlar, engeller yoktur. Sadece güneşin açtığı tek tip iklim vardır. İnsanların aile bireyleri dışında birbirlerine dokunmaları, yalan söylemeleri, dili yanlış kullanmaları ve sınırlar dışına çıkmaları yasaktır. Dahası hiç kimsenin duyguları, hissiyatları ve anıları yoktur. Böyle bir düzen içerisinde ergenliğini tamamlayıp, yaşıtları gibi hayatta kendisine verilecek görevi bekleyen Jonas, ummadığı bir sürprizle karşılaşacaktır...  

Cesur yeni dünya, 1984, Platon'un mağarası vb örneklerden yola çıkarak harmanlanmış güzel bir distopik film olan seçilmiş'i izlemenizi öneririm. Her ne kadar distopik bir film olsa da hayatta sorgulamanız gereken birçok detayla yüzleşebilirsiniz.

Siz olsaydınız başkalarının komutu ve size verdiği yaşamla sınırlı, her şeyin sorgulanmasının yasak olduğu böyle bir yerde kaderinize razı bir şekilde yaşamak ister miydiniz?




24-YEDİ


Yedi, seri cinayetler işleyen bir katilin peşine düşen iki polis dedektifinin hikayesini anlatıyor. Bir seri katil 7 ölümcül günahı işleyenleri kendi yöntemleriyle öldürmektedir. Yedi Ölümcül Günah, Hıristiyanlık inançlarına göre Kibir, Açgözlülük, Şehvet Düşkünlüğü,Kıskançlık, Oburluk,Yıkıcılık ve Tembellik'tir. İki polis dedektifi bu seri katilin peşindedir. 

İnsanlar en çok zaaflarının esiri olup kurban ya da suçlu olurlar. Bu filmde zaaflarımızın bizi sürüklediği bıçak sırtını güzel bir şekilde örneklemiş. İzleyiciyi final sahnesi ile bir paradoksun eşiğinde bırakan ve hafızalarda iz bırakan bir film.

Peki siz zaaflarınızın sizi ele geçirmesinin önüne geçebilir misiniz?

Ya adalet nedir? Ve bir insan olarak duygularımıza gem vurup gerçekten adaleti sağlayabilir miyiz?





25-AMELIE



Bu Fransız komedisi bizi genç ve özel bir kadınla tanışmaya davet ediyor; her daim hayat dolu, yaşama sevgi dolu gözlerle tanıklık eden ve sahip olduğu özel ışıltıyı her anında yanında taşıyan Amelie’nin hikayesine... Anne ve babasını kaybetmiş olan Amelie, kendini başkalarının hayatlarını tamir etmeye, onları mutlu kılmaya adamıştır; bu adanmışlığı fark ettirmeden, bu durumdan bihaber olan insanların hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik yapmaktadır. Peki başkalarının mutluluğu için çabalayan Amelie, yalnızlığının farkına vardığı an kendi mutluluğu için de çabalamaya başlayacak mıdır?

İnsanın içini ısıtan birkaç kez izlenmesi gereken bir film olan Amelie, bir yandan insanlara yardım ederek mutlu olmayı örneklerken diğer yandan toplumun aksak yanlarını göstermeyi ihmal etmiyor.

Size göre mutluluk nedir?

Peki başkalarını mutlu etmenin aynı zamanda bizi de mutlu edebileceğini düşünüyor musunuz?





26-ÇİNGENELER ZAMANI


Film, telekinezik güçlere de sahip olan Perhan adında bir Çingene'nin, genç yaşta Yugoslavya'nın küçük bir köyünden çıkıp Milano'da bir suç şebekesine dahil oluşunu, Azra ile yaşadığı aşk ve kız kardeşi Danira'ya uzun süre sonra tekrar kavuşmak için gösterdiği çabalar etrafında anlatır.

Çok eski bir film olmasına rağmen, işlediği sosyolojik ve psikolojik konular bakımından güncelliğini koruyan izlenmesi gereken bir filmdir. Oyuncuların halk arasından seçilmiş doğal kişiler olması ve müzikler ise ayrı bir hayranlık uyandırıyor. Her dokunduğum konu spoi vereceğinden ötürü ayrıntıları izleyiciye bırakıyorum.

Para insanın ruhunu ele geçirip onu değiştirir mi?

Aşk her şeyi affeder mi?





27-MAKİNİST



Bir yıldır uykusuzluk hastalığı çeken Trevor, bir fabrikada işçi olarak çalışmaktadır. Dinlenememekten ötürü vücudu bitik bir haldedir. Öte yandan işi dikkat gerektirir ve en ufak bir hatanın bedeli ağır olacaktır. Trevor ise her şeye çok zor konsantre olmaktadır. Trevor, kendisine bir takım notlar bırakmaya ve giderek azalan kilosunu sarı kağıtlara yazıp dairesine asmaya çok meraklıdır. Hayatında duygusal olarak bir şeyler yaşadığı fahişe Stevie ile bir yandan da tutku duyduğu Maria vardır. İş arkadaşları kendisine, bu gözle görünür kilo kaybı ve bedensel çöküşün arkasında ne olduğunu bilmemekten ötürü güven duymazlar.

Birçok övgü yanında olumsuz eleştirileri de üzerine çeken psikolojik bir film var karşımızda. Psikolojik rahatsızlıklarımızın hiç yokken ortaya çıkması olası değildir. Geçmişimiz ya da geleceğimiz bunda rol oynar. Başkarakterin psikolojik rahatsızlıklarının nedeni de vicdanını rahat bırakmayan geçmişine çıkacaktır belki de.

Peki siz birilerinin hayatını alt üst etseydiniz hayatınızı ele geçirebilecek vicdanınızın sesine karşı sağır olabilir miydiniz?





28-INCEPTION


Uzmanlık alanı, zihnin en karanlık ve savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un bu nadir insanlarda görülebilecek yeteneği, bu ender rastgelinebilecek mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur. Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız 'başlangıç'ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.

Güncelliğini koruyan nadir filmlerden birisi Inception. Rüya içinde rüya dediğimiz tabiri gerçekliğe bürümüş, rüya ile gerçeği karıştırmamazı başaran, gerek senaryosunun derinliği, gerek zihnimizde labirentler açması gerekse final sahnesiyle izleyicisi sarsması yönünden bir şaheser diyebilirim. İzlemeyen çok şey kaybetmiştir bana göre.

Bazen içinde yaşadığınız dünyanın bir rüya olduğunu düşündünüz mü?

Siz rüyalara giren bir fikir hırsızı olsaydınız kimin  hangi fikrini çalmak isterdiniz?





29-23 NUMARA



Walter Sparrow, kendi yaş gününde karısını almaya gecikir. Agatha, bir kitapçıda kan kırmızısı kapağı olan bir roman bulur. Bu kitaptaki hikaye, numeroloji ile ilgili bir cinayet gizemini içerir. Yirmi üç sayısı etrafında döner her şey. Kitaptaki hikaye Walter’ı fazlası ile etki altına alır. Hayal kurmaya başlar. Hayatında “23” sayısı ile yorumlayabileceği olaylara dikkat kesilir. Kitabın yazarının peşine düşer. Bir otelde 23 numaralı odada kalır ki burası hikayede olayların geçtiği mekandır. Bunun üzerine Walter bunun aslında bir roman olmadığına inanmaya başlar. Karısı ve oğlu onu korumak için kendisine yardım etmek isterler. Yavaş yavaş kendisini ve ailesini tehlikeye sokan Walter, gerçeğe doğru yaklaşmaktadır.

Sayıların hayatımızdaki yerini önemseyenler bu filmi izlemelidir derim. Filmin başında 23 sayısının baş rol oynadığı birçok örneği dikkatle izlemelisiniz. Film unutmaya çalıştığımız sırlarımızı sakladığımız ruhumuzun derinliklerinde kendi gerçeklerimizle yüzleşebileceğimizi güzel bir şekilde gösteriyor bizlere.

Peki siz gerçekten kendinizi ve geçmişinizi tanıyor musunuz?




30-KAPLUMBAĞALARDA UÇAR


Film Türkiye-İran sınırında bulunan bir Kürt mülteci kampında geçmektedir. Mayın toplayarak yaşayan Soran 13 yaşında bir çocuktur. Kasabadakiler için hazırladığı bir anten aracılığı ile Saddam’ın düşüşünü haber alıp herkese duyurur. Bu sırada Agrin de 14 yaşında bir annedir. Soran ona aşık olur ama Agrin’in ağabeyi Henkov tarafından huzursuz edilir. Henkov’un kolu yoktur çünkü bir mayına basmıştır. Şimdi ise gelecekten haber verebilmek gibi bir yeteneği vardır. Film, 52. San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film seçilmiştir. En İyi Senaryo dalında da Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Ve bir de Berlin Film Festivali’nde Barış Ödülü kazanmıştır. Kaplumbağlar da Uçar, Saddam’ın ardından Irak’ta çekilen ilk filmdir.

Savaş neresinden bakılırsa bakılsın zihni huzursuz eden bir olgu, ancak bu ortamın kurbanı çocuklar olunca ayrı bir dokunuyor yaşanılanlar yüreğe. İzlediğinizde yüreğinizin burkulacağı pişman olmayacağınız bir film.
Buraya yazılması gereken birçok soru var ancak ben bir tanesini yazacağım diğerlerini ise izleyicilere bırakıyorum.

Siz savaş mağduru çocuk yaşta bir anne olsaydınız, her baktığınızda kalbinizi kanatan çocuğunuzu sahiplenebilir miydiniz?



31-AGORA 



Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki İskenderiye’de geçen hikayede bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof olan Hypatia’nın hayatı merkeze alınıyor.

Felsefe dünyasına baktığımızda birçok kadın filozof karşımıza çıkıyor ancak ne yazık ki kendi zamanlarında anlaşılmadıkları gibi günümüzde de her biri geri planda tutuluyor. Büyücü, cadı ve benzeri sıfatlarla ölüme mahkum edilen birçok filozof kadından birini temsil eden Hypatia'nın hayatını mutlaka izlemelisiniz. Kadınların ev işleri yapan, çocuk doğuran ve onlara bakan ve de kocasına hizmet eden etiketleriyle ikinci sınıf bir konuma düşürülmesi geçen yüzyıllara rağmen hala aşılmamış olması üzücü.

Sizce erkekler ile kadınlar arasında kuvvet faktörü dışında herhangi bir farklılık var mıdır?
 





32-VANILIA SKY


David Aames'in yaşadığı hayat, herkesin hayal ettiği türden bir yaşamdır. Bir gün bir anda hayatının kadınıyla tanıştığına emin olur. Sorun şudur ki, tanıştığı bu kadın, kendi kız arkadaşının en yakın arkadaşıdır. Bir süre sonra kız arkadaşı nedeniyle karıştığı bir kazada yüzü tamamıyla deformasyona uğrar. David bir süre sonra kendi hayatına sırt çevirecek ve her şeyden uzaklaşacaktır. Karşısına aniden bir doktor çıkar ve David'i eski haline döndürebileceği konusunda telkinlerde bulunur. David, tehlikeli bir yolculuğa çıkmak üzere bir karar alır.

Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hafızalardaki yerini koruyan bir film olan Vanilla Sky, aşkı, ihtirası, dış görünüşümüzü, arkadaşlığı, ihaneti, teknolojiyi vb konuları ele alan ve zihni karıştıran ilginç senaryosuyla belki de birkaç kez izlenmesi gereken bir film.

Peki sizce dış görünüşümüz önemli midir?

Sevdiğiniz insanların yanınızda olması için yapacağınız fedakarlıklar, onları kaybetme olasılığını da beraberinde getirseydi nasıl bir karar verirdiniz?

Bu soruyu filmi izlemeden cevap vermeniz çok zor olacak...




33-THE ILLUSIONIST


Film farklı dünyalardan gelen insanların arasında doğan bir aşkın, kolaylıkla onaylanmaması ile başlıyor. Sophia aristokrat bir ailenin kızı olarak, marangoz bir ailenin oğlu olan Eisenheim’a aşık olur. Üstelik aşkı karşılıklıdır. Bu ikili, birbirlerine hissettiklerinden ötürü tepki alırlar. Öyle ki aşkına yasak bile getirilen Eisenheim, ülkeyi terk eder. Dünyayı dolaşacaktır. Aradan on beş yıl geçtikten sonra ülkesine bir illüzyonist olarak geri döner. Bu sırada Sophia, nişanlanmak üzeredir. Onca zaman sonra yeniden karşı karşıya gelen aşıkların hisleri yeniden alevlenir. Bu durumu hisseden Sophia’nın nişanlısı Prens Leopold ile Eisenheim hesapta olmayan bir mücadeleye girmek zorunda kalacaklardır.

Final bölümüyle tahminlerinizi alt üst edecek, aşkıyı, tutkuyu ve ondan kaçışı ancak yine ona dönüşü konu alan güzel bir film. Sevdiğinin hayallerini gerçekleştirmek için gösterilen çaba ise çok anlamlı.

Aşk size göre nedir?

 Aşk sonsuza kadar sürer mi?

Siz olsaydınız sevdiğiniz bir insan uğruna tüm dünyayı gezip onun dileğini yerine getirmek için emek verir miydiniz?





34-MANİFESTO




21. yüzyılda sanat tarihine yön vermiş Pop Art, Fütürizm, Dadaizm, Dogma 95, Pop Art, Minimalizm gibi tüm dünyada kabul görmüş manifestolara yer veriliyor. Bir haber spikerinden bir fabrika işçisine, bir borsacıdan bir öğretmene, evsiz bir adamdan bir kuklacıya kadar uzanan birbirinden farklı karakterlerin çarpıcı monologları üzerine ilerleyen eleştiri ve özeleştiriyi birlikte harmanlayan harika deneysel bir film.

Ancak sanatsal yönü ağır bastığı için klasik bir film beklemeyin derim. Verdiği mesajları anlamak için birden fazla izlenmesi gereken bir film.

Sizce sanat toplum için mi, sanat için mi yoksa kendiniz için midir?

Benzerleri yapılmış olsa da her sanat, sanat eseri midir?




35-ROOM 8



Kalitesini geçebilecek yeni bir kısa film ortaya çıkana kadar hafızalardaki izi silinmeyecek olan Room 8, beyin yakan filmler arasında ilk sıralardaki varlığını korumaktadır.
 Aydın çevrelerin masaya geçip saatlerce yorumladıkları ancak herkesin kabul edebileceği ortak bir sonuca varamadıkları bu felsefi filmi izleyip yorumlamaya çalışmanızı öneririm. Kültür ve sanat yazı dizisinde yaptığım analize de ulaşabilirsiniz.

Siz olsaydınız önünüzde duran kapalı bir kutuyu merakınıza yenilip açar mıydınız?


Kitaplarla, filmlerle ve felsefeyle kalın...


Not: Film tanıtımlarının bazı kısımları beyazperde.com adresinden alıntılanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Matrix'in felsefesi

Beyin yakan bir kısa film: 8. Room